Düşükten Sonra Hamile Kalmak İçin 6 Ay Bekleyin
Düşük yapan annenin mutlaka kan sayımı, kan tablosu ve folik asit depolarının ne durumda olduğunu değerlendirmek gerekiyor.
Tekrarlayan düşükler tedabi edilebilir mi?
Düşük hangi yaşlarda daha çok görülür?
Düşük neden olur?
Açıklanamayan düşükler var mı?
Tekrarlayan Düşükler de Tedavi Edilebiliyor
Tekrarlayan düşüklerin toplumda görülme sıklığı yüzde 2-3 arasında değişiyor. Günümüzde arka arkaya 8-10 düşük yapan ve çocuk sahibi olamayan birçok insan olduğunu belirten Dr. Sema Demirsoy, “Bir kez düşük yapan anne, ikinci gebeliğinde tedirgin oluyor. Ancak, bir kez düşük yapmış olmak tekrar düşük olacağı anlamına gelmez. Eğer, kadın iki veya daha fazla sayıda düşük yapmışsa bu konuyu araştırmak önemlidir. Günümüzde tekrarlayan düşüklere yönelik tedaviler bulunuyor.” diyor.
Daha Çok 35 Yaş Üzerinde Görülüyor
Düşükler daha çok 35 yaş üzeri gebeliklerde, kromozom anomalilerine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bebekteki kromozom hastalıkları, düşüklerin temel nedenlerinden biri. Bebekte bazı ciddi hastalıklar, erken kayıplara neden oluyor. 35 yaşında bu hastalıklar arttığından, 35 yaş üzeri annelerde düşük daha fazla görülüyor. Düşük 20 yaş altındaki annelerde de ortaya çıkabiliyor. Bu yaş grubunda kadının vücudu henüz hamileliğe hazır değildir. Bu nedenle bebeği taşımayabiliyor. Araştırmalar gebelik için en uygun yaş aralığını 23-25 olarak gösteriyor.
Düşük Neden Oluyor?
Düşüğün ortaya çıkmasında hem anneye hem bebeğe bağlı nedenler olabiliyor. Anneye bağlı nedenleri anlatan Dr. Sema Demirsoy, bunları şöyle sıralıyor:
• Annenin gebeliği taşımakta yetersiz olması sonucunda düşük oluşabilir. Rahimdeki şekil anomalileri, rahimdeki bölmeler, rahim içini kaplayan miyom, polip gibi oluşumlar da düşüğe neden olabiliyor.
• Rahim ağzı yetmezlikleri görülebiliyor.
• Anneye bağlı progesteron adını verdiğimiz yumurtalıktan salgılanan hormon, gebeliğin devamını sağlıyor. Eğer bu hormon ile ilgili bir sorun olursa düşük ortaya çıkabiliyor.
Açıklanamayan Düşükler de Var
Anneye bağlı nedenlerin dışında anne veya babadaki kromozom hastalıklarının da düşüğe yol açabileceğini ifade eden Dr. Sema Demirsoy, şu bilgileri veriyor: “ Bizim aydınlatmaya çalıştığımız ve büyük bir grup olan oto immün (bağışıklık sistemi) hastalıkları dediğimiz gruptakiler, açıklanamayan gebelik kayıplarının büyük bir kısmını oluşturuyor. Uyguladığımız tedavilerle, arka arkaya tekrarlayan kayıpları olan annelerin gebeliklerinin sağlıklı bir şekilde devamını sağlayabiliyoruz. İnsanın bağışıklık sistemi bazen kendi vücuduna yabancı olmayan dokuları da yabancı gibi algılayıp savunma hücreleri geliştiriyor. Hücre yapısında bulunan bir protein vardır, hücre zarındadır. Bazı kişiler buna karşı bir antikor üretir. Gebelikte özellikle plasentedan bebeğe giden akımın bozulmasına ve bebeğin kaybına neden oluyor. Bu grup hastalara biz aspirin veya heparin gibi kanı sulandırıcı ilaçlar veriyoruz. Günde bir kez yapılan iğnelerle ve düşük doz aspirinle müdahale edebiliyoruz.”
Tekrarlayan gebeliklerin daha önceki tedavi edilebilirlik oranları düşükken, bağışıklık sistemini baskılayan kortizonun kullanılmasıyla gebeliğin devamını sağlayabildiklerini anlatan Dr. Sema Demirsoy, “ Tüm bunların dışında, uygulanan birçok tedaviye rağmen, yanıt alınamayan bir hasta grubu yine de var. Yapısal anomalilerde bir kısmı cerrahi olarak düzeltilebiliyor, ancak bir kısmında rahim içindeki boşluk gebeliğin büyümesine izin verecek hale getirilemiyor. Tekrarlayan gebelik kaybının tedavisinde, kromozom hastalığı olan veya genetik olarak bazı hastalıkları taşıyan kişilerde başarılı olunamayabiliyor.” diyor.